24 Haziran 2011 Cuma

Ahi Evran Camii ve Türbesi / Kırşehir







Ahi Evran kimdir? Ahi Evren veya Ahi Evran,(d.1171-ö.12 Nisan 1261) Ahiliğin kurucusu sayılan debbağların (dericilerin) piri, 32 çeşit esnaf ve sanatkârın lideri, Türk filozoftur.
Ahi Evren doğum tarihi kesin olmamakla birlikte 1171 yılında İran'ın Hoy kasabasında dünyaya geldi. Hoy kasabası daha Büyük Selçuklu hükümdârı Tuğrul Bey'den beri Türkmen yerleşim bölgesidir. Ahi Evren'in çocukluğu ve tahsil devresi Azerbeycan'da geçmiştir. Bundan sonra Horosan ve Maveraünnehir bölgesine gelip o yöredeki büyük üstadlardan dersler almıştır. 1203 veya 1204 yılında Bağdat'a gelmiş ve burada tanıştığı Evhaddü'd Din Kirmanî'in tavsiyesiyle Abbasi halifesi Nasır Lidinillah'ın kurmuş olduğu Fütüvvet Teşkilâtına katılmış ve bu teşkilatın önde gelen şeyhleriyle temas kurma imkânı bulmuş, başta Kirmanî olmak üzere birçok üstaddan istifade etmiştir. O dönemde Bağdat'ın ilim ve irfan merkezi olması, Ahi Evren'in çok yönlü bir fikir adamı olarak yetişmesini sağlamıştır. 1204 yılında Anadolu Selçukluları sultanı I. Gıyaseddin Keyhüsrev'ı göndermiş, buna karşılık bazı ilim adamları ile birlikte Ahi Evren de Anadolu'ya gelmiştir. Ahi Evren Kayseri'ye yerleşmiş ve Fütüvvet Teşkilâtından esinlenerek ilk Ahi Teşkilâtını burada kurmuştur. Keyhüsrev tarafından desteklenen teşkilâtın lideri olan Debbağ Ahi Evren Kayseri'de pekçok sanatın icra edildiği sanayi sitesinde hizmet vermiştir.1227-1228 yılları arasında muhtemelen Sultan I. Alaeddin Keykubad'ın arzuyla Konya'ya yerleşen Ahi Evren, burada da sanatını icra etmiştir. Fakat Ahilerin en büyük hamisi olan Sultan I. Alaeddin Keykubad, II. Gıyaseddin Keyhüsrev'in tertiplediği bir suikast sonucu öldürülünce, pekçok Ahi ve Türkmen cezalandırılmış, Ahi Evren de hapsedilmiştir. II. Gıyaseddin Keyhüsrev'in ölümünden sonra 1245 yılında serbest bırakılan Ahi Evren, Denizli'ye geçer. 1247'de, Mevlana'nın oğlu Alaeddin Çelebi ile Mevlana'nın hocası Şems-i Tebrizi'nin öldürülmesinde aktif rol oynar. Bu olaydan sonra da Kırşehir'e gidip yerleşir ve hayatının sonuna kadar burada kalır.Ömrünün sonlarına doğru Anadolu Selçuklu Devletindeki taht mücadelelerine karışır ve II. İzzeddin Keykavus tarafını tutar. Mevlana ve çevresi ile siyasi ihtilafa düşer. Bu ihtilafta da Mevlana'nın oğlu Alaeddin Çelebi Ahi Evren'in yanındadır.Mevlana'nın diğer oğlu Sultan Veled'in, Ahi Evren'in ölümü üzerine yazdığı rubaide geçen ay tutulmasına dayanarak 12 Nisan 1261'deki meydana gelen parçalı ay tutulması aynı zamanda Ahi Evren'in ölüm günüdür.Ahi Evren, 1205 yılında Kermani nin kızı Fatma Bacı ile evlendi. Ahiliğe kadınlar giremediği için Fatma Bacı da Bacıyan-ı Rum (Anadolu Kadınları) teşkilatını kurmuş ve Kadın Ana olarak tanınmıştı. Ahi Evran’ın şeyhliği altında 13. yüzyılda Ankara ve Kırşehir’de toplanan Ahiler, kısa sürede Selçuklu şehirlerine yayılmışlardı. Osmanlı devletinin kuruluşunda etkili olmuşlardır.
Velâyetnâme adlı eserinde Hacı Bektaş-ı Velî'nin sık sık Kırşehir'i ve Ahi Evran'ı ziyareti, onunla sohbetlerini anlatır. 13. yüzyıl'da Anadolu'dan geçen ünlü seyyah İbn-i Batuta da Burdur, Gölhisar, Ladik, Milas, Gerçin, Konya, Niğde, Aksaray, Kayseri, Sivas, Gümüş, Erzincan, Erzurum, Birgi, Tire, Manisa, Balıkesir, Bursa, Görele, Geyve, Yenice, Mudurnu, Bolu, Kastamonu, Sinop gibi Anadolu şehirlerindeki ahi zaviyelerinden bahsetmekte ve buralarda misafir olduğunu zikretmektedir.

Ahi Evran Camii ve Türbesi:
Türbe ve Camii 14. Yüzyılda yapılmış. Türbe kapısının üzerinde Dulkadiroğullarından Süleyman Bey’in oğlu Alaaddin Bey’e ait 1481 tarihli bir kitabe bulunmaktadır. Türbe birkaç basamak yüksekliğinde olup, burada Ahi Evran’ın sade ve ahşap sandukası bulunmaktadır. Türbe kuzey ve doğuya açılan alçı şebekeli birer pencere ile aydınlatılmıştır. Türbenin içerisi XIX.yüzyılın kalem işleri ile bezenmiştir. Türbe üzerindeki piramidal külahına son onarımlarda ejder figürüne benzer bir alem takılmıştır. Türbenin yanında kime ait oldukları belli olmayan çok sade beş ahşap sanduka daha bulunmaktadır.

Kişisel notlar:
Caminin girişinde yazılan yazıda Ahi Evran'ın 93 yaşında bir savaşta ön saflarda savaşırken öldüğü ve ejderha olup hakkın rahmetine kavuştuğu yazıyor. Belki de bu yazının etkisi ile türbe (özellikle beş sanduka'nın bulunduğu taraf) bana çok ürkütücü geldi. Caminin ve türbenin boş olması, hiçbir görevlinin bulunmaması da bunda etken olabilir. Akşam çektiğim fotoğrafları incelerken caminin kapısında görülen garip ışık hüzmesi de benim gibi ruhlara inanan birinin aklına da binbir soru getirdi. ..

Hiç yorum yok: